23 Şubat 2010 Salı

İlk ama son değil

20 Şubat 2010 Cumartesi
Cemreler artık sırayla düşüyorken, Ankara'da havalar yavaş yavaş ısınıyor.Tabi mart ayı kapıdan baktırırsa o başka.Bu hafta sonu bir ilk yapalım, Ankaray ile Kızılayda turlayalım dedik. Biraz kalabalık görsün hemde değişiklik değişikliktir dedik. Önce kapalı bir kutu içerisinde ve camlarından hızlı geçen resimler gibi olunca, biraz ürktü ama sonra alışt.

Bu kadar gezmeceden sonra birazda oyun oynayalım dedik.Şurdan gördüğüm renk çalışmasını yaptık. Ara ara hafta içinde de bakıp renkleri tanıyalım diyoruz. Buarada aslında zaman zaman renk üzerine oyunlar oynamıştık. Ama ben bunları hep oyun haline getirdiğim için , şimdi tam olarak renkleri biliyormu kestiremiyorum. Çünkü renk kartlarını yanlış yere koyarak benden hayır cevabı almayı seviyor. Doğruyu bulunca alkış var ama yinede hayır ile daha çok efekt yaptığım için, bazen bilerek yanlış yere koyuyormuş gibi geliyor. Of ne uzun anlattım ya, ya da anlatamadım diyelim:)




Bahsettiğim diğer oyunda aşağıda ahşap çivi oyunu ile oynuyoruz.Özellikle ahşap olması çok hoşumuza gitti. Oyuncağın asıl kullanım randımanına ulaşamadık ama renkleri öğreniyoruz. Kutucuklardan karışık ortaya alıp geri yerlerine koymasını istiyorum. Oyun içerisinde oyun oynuyoruz. Yüzüme bakarak maviyi bilerek sarıların içine atıyormuş gibi yapıyor. Ben hayır diyorum ve tüm kutularda teker teker deneme yapıyoruz. Doğru kutuyu bulduğunda da evet anlamında başımı sallıyorum. Yanlış kutu seçiminde bilerek farklı ses efektleri ile eğleniyoruz. Öyle olunca o da o efektleri benden duymak için yüzüme baka baka yanlış kutu seçimi yapıyor.

Renklere şu sıralar takmış durumdayım. Akşam iş dönüşü fazla zamanımız olmuyor ama birkaç gün, gerekirse bir hafta bir renk üzerinde yoğunlaşmayı planlıyorum. Dün itibari ile mavi üzerinde çalışacağız. Gördüğümüz tüm mavileri bir araya getirdik. Sonra gezerken, dolaşırken karşılaştığımız mavi renkli eşyalar üzerinde konuşmayı planlıyorum. Yapalım, görelim nasıl olacak. Daha kafamda yapmayı düşündüğüm renk, şekil, eşleştirme, duyularla ilgili bir kitapcık projesi var. Buraya eklemeye zaman bulamadığım aktiviteler, birde oyuncaklarımızla ilgili konuşmak istiyorum. Ama zaman ve zamansızlık, çok çalışmam lazım çok.

Sayfayı da Çeviririm

Geçen günlerde bir iki kere daha rastladım. Nasıl sayfalar çevirilir öğrenelim. Parmak itina ile yalanır sayfa çevirilir. Aynı şeyi ikiye katlanmış kağıdı açmak içinde kullanıyor.Çok komik oluyor. Para sayar gibi birbirine yapışmış katları açıyor.Yerim ben o parmakları.

Ençok sevdiğimiz kitabımız.365 gün için 365 etkinlik kitabı.Resimleri renkli renkli ilgisini çekiyor. her seferinde raftan istiyor, bir süre bakınıyor anlatıyor.




Artık Kesintisiz Uyku

15 ay gece süren maraton sona erdi. Zaten bir-birbuçuk aydır gece beslenmesini geri çeviriyordu. Az az zaman zaman süt, bal, mama ile zenginleştirilmiş karışımı bazen içiyor bitiriyor ama çoğu zaman verdiğimiz süt ise çok az tüketiyordu. Giderek azalan ivme ile 2 haftadır gece beslenmiyor ve deliksiz uyuyoruz. Bu konuda emin olamamakla birlikte, gece beslenmesinin bir yaşından sonra gerekmediği ile ilgili yazılar okudum. biraz daha rahatlamış olmakla birlikte, hala anne sütü alan ve gece emen bebeklere göre bir adım geride olduğumuzu düşünerek iç çekmiyor değilim.

Ordan Buradan Kutluay’dan

Artık şaka değil 17 aylık oğlum. Küçük bir adam. Şu sıralar akşamları düzenli beraber akşam yemeğine oturuyoruz. Tabi kaşık, çatal ben tutacağım, ben yiyeceğim sevdası fazlasıyla. Kendi yemek istiyor. Çoğu zamanda ağzını tutturabiliyor ama ıskaladığı zamanlarda oluyor. Ortalık Çarşamba pazarına dönüşüyor. Çok uzun bir zamandır ben yiyeceğim sevdası var. 12. ayından beri diyebilirim. Günden güne kaşık tutuşumuz düzeliyor. Hatırlıyorumda ablamın kuzuları ancak ağızlarına yemek verildiğinde yiyiyorlardı. Öyle ben kendim yiyeceğim hevesi yoktu onlarda, ya da ben kaçırdım.


Neyse yemek sonrası tabi hemen kıyafetlerin değişmesi hasıl oluyor. Sonrasında meyve ve isterse biraz kek ve diğer sütlü yiyecekler ile akşamı tamamlıyoruz. Üç damla Dvit ve 13 damla demir ilacımızda devam ediyor. İnanmazsınız bu konuda tam bir ilaç delisi. Tadına baktım demirin tadı iğrenç. Nerdeyse demir bir malzeme yalanmış gibi bir tadı olan damlayı yalayıp yutuyor, banamısın demiyor. Keza öksürük şurubu ve diğerleri. Hele meyve aromalı ise, nerdeyse ağlayacak ikinciyi verin diye. İlaçlar konusunda biraz dedeye benzemiş. Dedemiz yani babam ilaçlar konusunda uzmandır. Hangi ağrı için hangi ilaç, gezici eczane misali.

Buarada geçen haftalarda yukarı bak oğlum dediğimde yukarı gözünü çevirdi. Yada ışık düğmelerine basarken yukarı bas, aşağı bas deyince ona göre bastığını fark ettim. Yanıldım mı bilemiyorum ama yukarı ve aşağı kavramlarını biliyoruz sanırım. Öyle bir çalışmamız olmadı, sadece birgün anlattığımı hatırlıyorum sonra nasıl pekişti bilemiyorum.
Önce pasteller yere saçılır sonra toplanır. Ama nasıl toplanır? Yerdeki pastelleri toplarken teker teker almak yerine tek eline iki üç tane birden alıp sırasıyla kutunun yerine yerleştiriyor.Benim oğlum büyümüş ya.


Banyo konusunda da hiç zorluk çıkarmadı diğer konularda olduğu gibi. Ne kadar iyi huylusun oğlum, hayatımın şansısın, çünkü her zaman şanssız olduğumu düşünürdüm. Yalnız ağustosta tatilde bir arar şampuanımızı değiştirdik ve dalin aldık. Her yıkayışta ağlamaya başlamıştı anlam veremedik. Bunun bir geçiş dönemi olduğunu düşündüğümde oldu. Farklı metotlarla yıkadık. Bir ara nasıl oldu hatırlamıyorum elim gözüme gitti ve gözüm yandı. Oysa ki reklamlarında sarı civcivler ile ne mutlu banyo sefası yapıyor çocuklar. İşin sırrı çözüldü. Bir daha da kullanmadık ve oğluşumuzda ağlamadı zaten. Ancak şu sıralar yüzüne su gelmesinden pek hoşlanmıyor. Her su döküşümüzde elimle yüzünü korumaya çalışıyor ve hemen elimle yüzünü sıvayarak “bak bişey olmadı, bitti” telkinleri ile bitiriyoruz. Ama öyle hiç avaz avaz olmadık. Maşallah diyelim.
Sıvının kaldırma gücü, çözeltler konusu üzerine birsürü deneyler yapan Kutluay, özellikle bu deneyleri bizim akşam çay saatine denk getirmeye bayılır. Deney şu şekilde gerçekleştirilir. Çay içerisine bir sürü(bitinceye kadar) küp şeker atılır ve arkasından bakılır. Küp şeker bittiyse binumum kabuklar, pasta, kek kurabiye parçalarıda iş görür. Aynı deneyi çaydanlıkla yapmakta mümkün ki biz yapıyoruz. On bin kere çaydanlığın kapağı açılır kapatılı, içerisine atılan katı cisimler sonrasında derinliği için uzun uzun içine bakılır. Ya da binimum aktarma oyunu nerdeyse hergece ortalık batıncaya kadar itina ile yapılır. Bu deneyler esnasında ki konsantrasyon, benim hazırladığım hiçbir aktivite de yakalayamadığımız kadar uzun sürer.Kısacası katıp karıştırmak önemli bir olay. Fotolar arkadan gelecek.

Hafta Sonu Oyun Grubu Yapılaşması..

7 Şubat 2010 Pazar Günü

Oraya yazdık olmadı buraya yazdık olmadı…Yazdık yazdık durduk eni sonu bir oyun grubu yapılaşmasının ilk adımları atıldı. Bilkent Ankuva Kyma Restaurantta buluştuk. Bu arada Kyma’yı tavsiye ederim. Çok keyifli bir mekan. Etrafta bol bol çocuk var. Anlaşılıyor ki çocuklu ailelerin tercih ettiği bir mekan. Çocuklar için küçük bir oyun alanı var. Masa ve sandalye, boyama ekipmanı da mevcut. Canlı dinlendirici müzik eşliğinde yenilen doyurucu büyük porsiyonları süper. Koşturmaktan yiyemedim, ancak tadına baktım. Yine bol koşturmacalı bir gündü. Oyun grubu yapılaşması dedim çünkü sadece bir aile ile beraberdik. Oyun arkadaşımız 14 aylık, Yeşim ve Orçun’un tatlı mı tatlı kuzucuğu Nilsu. Biz tanıştığımıza sevindik ailecek. Yine görüşeceğiz. Bebişler bir araya pek gelmedi, ayrı takıldılar ama ev ortamında farklı olacaktır. Merakla bekliyoruz.


Hafta Sonu..Gezmece..

6 Şubat 2010 Cumartesi
Baba 10 günden sonra bu sabah geldi. Kutluay’da bir mutluluk bir mutluluk. Evde şarkılar söylendi, danslar edildi. Sonrada uykuya dalındı. Biraz dışarı çıkalım, gezelim, görelim dedik. Yolumuz Etlik Antarese düştü. Kukla gösterileri varmış 17.00 den sonra, yetişemedik. Bir başka sefere muhakkak dedik. Çocuklar için bir sahne ayarlanmış müzik eşliğinde oyun kuruyorlar. Yaş ortalaması biraz büyük olmasına rağmen bizim oğlan hemen uyum sağladı. Ezilmesin diye çok uğraştık. Bizim ki kapı gıcırtısında bile oynar doğrulaması ile coştu.

Önceki haftadan öksürüğümüz çok az var. O da ara ara yokladı. Neyse atlattık.





18 Şubat 2010 Perşembe

Kutluay ile Baş Başa

30-31 Ocak
Mütemadiyen hareket halinde koskoca bir iki gün geçirdik. Unla oynadık, resim yaptık, pencereden dışarıyı seyrettik, Magiclanda gittik, kaçtık kovaladık, hamur yaptık. Daha neler neler. Buarada babayı özledik. Çok yorulduk çok.
Haydi resimler konuşsun dedik ama sonra farkettik ki çokta foto çekilmeye vakit bulamamışız.Neyse olduğu kadar...



Hatta toka taktık.Demek kızımız olsa böyle olurmuş dedik:)



17 Şubat 2010 Çarşamba

Hoşgeldin...Ecrin Yağmur

Bizimle zamanı paylaşan ilk izleyicim Ecrin Yağmur'a hoşgeldin demek istiyorum.
Takılıyordum önce ordan burdan, canımın istediği gibi kafama göre:). Sessiz sedasız nasıl olsa kimse yok. Artık daha dikkatli olmak lazım, kelime, cümle, harf hataları anlamsız cümleler için bir daha okumak lazım post etmeden önce..
Yeniden Hoşgeldin...