14 Ağustos 2009 Cuma

İlk BEÖ Aktivitemiz

Onlar hayatımıza giren birer mucize..
İlk aktivitemizi gerçekleştireceğim için işteyken bile onun düşünceleriyle mutlu oluyordum. Akşam oğlum acaba nasıl davranacaktı? İlgisini çekebilecekmiydim, kafamda bir sürü soru ile 19.00 sularında bebişimi bakıcısından alıp evimize gittik. Bu arada bakıcısından onu almaya gidipte beni kapıda gördüğünde yüzündeki mutluluk ifadesi, gülüşü, el ve kolları ile yaptı hareketler ve bana atılışı beni bitiriyor. İşten eve nasıl geldiğimi bilmiyorum, trafik canavarı olasım geliyor, ama kendimi tutuyorum tabiJ.Seni dört gözle bekleyen birisi var çok tuhaf bir duygu. İyiki hayatımızdasın oğluşum.
Oğlum 11 aylık ve beni bu günlerde daha hızlı olmak üzere sürekli şaşırtıyor ve hayretler içerisinde bırakıyor. Aslında her şeyi bilen ama yeni yeni bunları bana gösteriyor gibi geliyor bazen.
İlk aktivitemiz belki biraz geç oldu ama daha fazla gecikmeden başlamış olmaktan mutluyum. Malzemelerimiz şişe ve fasulye taneleri. Fasulye tanelerini şişede biriktirmece yapacaktık. Ben malzemeleri hazırlayarak Kutluay’ı önüne getirdim ama unutulmuş olan şey aktiviteyi kayda geçirmek için fotoğraf makinenin diğer odadan tedarik edilmesiydi. Beni şaşırtan olay işte tam o arada oldu fotoğraf makinesini almak için odadan çıkıp geri döndüğümde oğluşum birkaç fasulye tanesini şişeye atmıştı bile. Geldiğimde yüzüne baktım, oda bana bakarak gülücük attı “bak ne yaptım der gibiydi” bende alkışladım öyle olması gerekiyordu Montessoriye göre. Foto çekmek dışında hiç bir şey yapmam gerekmiyordu sanki. O zaten biliyordu yapması gerekenleri. Bu normalmiydi anlamadım 11 aylık oğlum için. Ama bu olay beni çok mutlu etti.

Bu arada taneleri atarken şişeye arada ben foto çekerken bana gülümsüyordu, yaptığı şeyin beni mutlu ettiğini fark etmişçesine. Çok sakin, ve kendinden emindi. Aktivitemizin sonuna doğru dikkatimiz dağıldı tabi arada fasulye tanelerini avuçlayarak bir seferde şişeye doldurmayı denedi. Diğer aktivitelerin akıbeti konusunda şimdiden heyecanlanmamak mümkün değil.
Bol aktiviteli günler diliyorum.








12 Ağustos 2009 Çarşamba

Tatil sonrası........


Çalışan bir anne olarak oğlumun ilklerini hep kaçıracağım düşüncesi vardı, gerçi halada var. Ancak ilk emeklemeye başlaması benim yanımda olması beni mutlu etti. İlk Mayıs 30 Pazar günü halımızda onu oturttuğumuz bir öğleden sonraydı.Sürekli oturuyor öne iki eliyle atılıyor ama bir türlü cesaret edemiyor geri dönüyordu. Artık zamanı gelmişti, oğluşum yine otorur durumdayken öne atıldı ayakları bir iki saniye duraksadı, kolları taşırmıydı endişesi vardı sanki, ayaklar ileri gidermi acaba derken bir sonra iki, üç ve oğluşum kaplumbağa misali dolanmaya başladı. O günden bu güne daha profesyonelce emekliyor ama amatörce koltuk kenarından ürkek adımlar atıyoruz. Önceleri ayaktayken oturamıyorken şimdi oturuluyor, tutunarak (özellikle annenin bacaklarına tutunarak) ayağa kalkılıyor vs. her ikiside ustalıkla yerine getiriliyor. Tatil dönüşümüzden beri fark ettiğim bir ilk, sanırım bir müzik kulağımız olduğudur. Bir melodi duyduğunda veya şarkı söylediğimiz anda ritmik olarak oturduğumuz yerde bir bu yana bir oyana sallanıyoruz. Buda Neşeli Doruk ailesinin bize kattıklarından. Oğulları Ali ve Mehmet müzik eşliğinde oyunlarını sergilemeleri Kutluay’ı etkiledi sanırım. Çok güzelsin canım oğlum. Seni çok seviyoruz, iyiki varsın.

Ancak tatilde fark ettiğim; oğluşum elinden bir şey alınınca özellikle bu mücadele ederek aldığı bir şey ise;yüzünü olabildiğince kırıştırıp kızarak bağırması oluyor. Bu beni aslında bir yandan sevindiriyor. Çünkü daha önce elinden bir şeyler alıp değiştirmek vs onu hiç etkilemiyordu. Şimdi artık istediğini bilmesi, bazı şeyleri fark etmesi sevindirici bana göre. Böyle bir durum karşısında istediği şeyin eline verilmesi veya yapılmasında kendisine zarar verici bir durum yoksa olabildiğince yapmaya çalışıyor, değilse şarkılar söylüyor onu alıp başka bir ortama yönelterek dikkatini dağıtmaya çalışıyorum. Çünkü onun ağlamasına benimde gönlüm her anne gibi el vermiyor.

Tatil, Dinlenceye Hazırlık….Tatil derken bitti bile..

Uzun bir süre hatta evlendiğimden beri ufak kaçamaklar hariç tatil adına yaptığımız uzun bir dinlence dönemimiz olmamıştı. Her yılın il yarısında yaşadıklarımız, İrfanın yaz dönemi mesleki çalışma temposu nedeniyle bir türlü hayata geçiremediğimiz tatil durumunu artık oğluşumla ilk defa yaşayacaktık. Onunla daha güzel olacaktı her şey.

Tabi bu durumu hazır olmayan bünye sevgili Banu gibi organizeli davranamayıp, neler alması neler yapması gerektiğini düşünmekteydi. Dolayısıyla son gün ortada hazırlanmış bir adet bavul bile yoktu. Ama her şey kontrolum altındaydı. Eve 19.20 gibi gelip oğluşumla kavuşma, koklaşma sonrasında, uyku öncesi yapılan ufak tefek oyunlar sonrasında uykuya geçeceğini bildiğim için sakindim. Öylede oldu oğluşum mışıl mışıl uyurken ben tüm hazırlıkları tamamladım. Öncelik oğluştaydı, hazırlanmamış olsa bile kafamda götüreceğim her şey bir bir sıralanmıştır.

Kıyafetler dışında burun damlamız, ateş düşürücülerimiz, ateş ölçerimiz vs. gibi öncelikler bavuldamıydı tamam, gerisi boş. Oğluşumun kocaman bir bavulu olup, bizimde eşimle küçücük bir çantayı paylaşmamız boyutlarımızla karşılaştırdığımızda ayrı bir olaydı.
Tatile İzmir’de çok sevdiğim ortaokul ve lise dönemlerimizde hiç ayrılmadığımız arkadaşlarımızda başladık. İki tane oğlu var. Kutluay’dan büyük olmalarına rağmen çok iyi anlaştılar. Oğluşum onlarla sanki konuşuyordu. Hareketleri ve davranışları o kadar farklılaşıyordu ki şaşırıp kalıyor bakmaya doyamıyordum. Büyüdüğünü iyiden iyiye fark ettiriyordu. Tabi uzun bir zamandan sonra hiç bukadar beraber olamamıştık hafta sonları dışında. Aslında bunları gördükçe bir yandan seviniyor ancak buruk bir sevinç oluyor diyebilirim. Çünkü gün boyu onu hiç göremiyorum.Arada kaçamaklara hiç fırsat yok. Akşamları 19.00 dan sonra sadece görebilmek beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Ancak şimdilik yapacak bir şey yokL Aslında bu gruba katılmamın önemli sebeplerinden biride bu. Kısa zamanlarda onunla iyi vakit geçirebilmek. Bunun içinde işten geldiğim gibi başka hiçbirşeye vakit ayırmadan ona zaman ayırıyorum (ne kadar yeterli olduğu tartışılır). Onunla oynamaya, uyumadan önce aktiviteler yapmaya çalışıyorum ama… Bu kısa zaman diliminde yapabileceklerim konusunda da sürekli okuyup bilgi toplamaya çalışıyorum. Konu çok saptı tatil hazırlığıydı ama nereye kaydı. Aslında yazacak o kadar çok şey varki; insan ilk defa yazarken nerden nasıl başlayacağını bilemiyor hatta konu bir yerden başka yerlere kayabiliyor.

Dediğim gibi İzmir merkezde geçirdiğimiz birkaç gün sonrasında Urla’ya, yani eşimin 1998 yılından beri çalıştığı Liman Tepe Kazı alanına yakın bir yerde konaklamaya başladık. Hergün oğluşumla uyanmak ve gün boyu beraber olmak ne kadar güzel bir duygu. Hiç bitmesin istiyorum. Tabi bu arada İzmir’in sıcağı nedeniyle oğluşum isilik oldu. Ankara’da bile çok terleyen oğluşum İzmir sıcağına hiç dayanamadı. Ama sinekler konusunda hiç problem yaşamadık. İlk defa sinekler beni ısırdığı için hiç kızmadım. Çünkü her zaman bu böyle olmuştur. Benim bulunduğum odada başka hiç kimseyi ısırmaz sivriler, direk beslenme ihtiyacını benden karşılarlardı. Yine aynen böyle oldu ama bu oğluşumun işine yaradı onu hiçbir sivri rahatsız edemedi.
Oğluşumun deniz ile tanışması çok eğlenceliydi. Sanki uzun süredir görmediği bir arkadaşına ulaşmış gibiydi. Çok tanıdık, samimi ve mutluydu. Çok kısa sürelerde denize girdi. Çıkardığımızda da mutsuzdu.


Otele geçtiğimiz ve babamızın Liman Tepe Kazı evine 1 saat için ayrıldığı süre içersinde oğluşumla baş başa bahçede parkta zaman geçirdik. Ağaç dalına asılmış salıncak çok işimize yaradı, sallanırken bir yandan dediklerimiz anlaşılmasada grameri farklı bir dilde konuşarak sürekli ilgiyi üzerimize çekmekteyiz. Zaten oğluşum 2. ayından sonra sürekli bir konuşma eğilimi gösteriyor. Belkide konuşuyor.

Tatilde olduğumuz hafta ağustos 5 Çarşamba günü 2. dişimizde görünmeye başladı. Artık tamamen protez diş yaptırma fikrinden uzaklaştıkJOğluşumun uzun süre çıkmayan dişleri için endişe duyuyorduk. Bu arada danıştığımız dayı diş hekimi olunca” çıkmazsa artık protez yaptırırız gibi” espiriler havada uçuşurken gerçekten arada neden çıkmadı deyip meraklandığımda oluyordu. Ama ne kadar geç çıkarsa o kadar iyi vs gibi cümleler beni telkin ediyordu. Neyse artık protez yok.

Bu arada oğluşum bu tatilde başka ilkleri de yaşadı henüz Ankara AOÇ ye gidemedi ama Urla’da bir çok ilk yaşadı. Keklikler, kediler, ördekler, keçiler, kaplumbağalar, farklı cinstentavuklar, köpekler, karıncalar vs. Kısacası dört duvar arasındaki mecburi yaşamından farklı bir ortam yaşadı oğluşum. Babasının dalış yaptığı, deniz altı yerleşim kazısına dışardan tanık oldu. Bu bir hafta ona çok iyi geldi. Dolayısıyla banada. İkinci dişimiz, deniz, arkadaşlar, kazı evi ortamı, ekibi, Urla, Çeşmealtı pazarı derken tatil bitti ve ayrılık geldi çattı.
Yine çok üzgünüm, ben işte, sen evdesin.