28 Ocak 2010 Perşembe

Ankara’ya Kar Yağdı


Sabah uyandığımızda her yer bembeyazdı. Hala da yağmaya devam ediyordu. Anne oğul hastalığımız devam ediyordu. Neyse ki burun akıntısı olarak devam ediyorda yataklara düşmüyorum. Baba da İzmir’de olunca hepten ayakta durmam gerekli olduğunu biliyorum. Hazır baba da yokken hafta sonunu değerlendirelim ve İstanbul’a dayının, teyzenin yanına gidelim diye düşündük ama kar yağınca İstanbul yalan oldu. Hafta sonu beraber olacağız.
Artık karı sevmiyorum. Kar demek soğuk demek, zorluk demek. Evimizde sıcacık çayımızı, kahvemizi yudumlarken, yanımızda sevdiklerimizle muhabbet varsa cam kenarı beyazı seyretmek ne güzel olur. Ama öyle değil gerçekler. İşe gitmek zorundayım. Her yer kar, arabayı çıkaramadım. Vasıta bulmak problem. Kuzucuğum bakıcıda. Camdan dışarı baktığımda; evsiz insanlar aklıma geliyor. Ya da ısınacak yakıtları olmayanlar. Okula giden üstünde sadece hırkası olan, yırtık ayakkabılı çocuklar. Bu yüzden soğuğu artık sevmiyorum.

26 Ocak 2010 Salı

Hasta olduk 24 Ocak

Canımı pazatesi doktora götürdük. Kulak ve boğaz kızarmış. Antibiyotiğimizi kullanmaya başladık. Göğsü dolu, öksürüğünden belli oluyor. Geceleri hırıtısı artıyor, uyuyamıyor. Zaman zaman ağlayarak uyanıyor. Bugün evde oğluşumla kaldım. Hastaydı ve nazlıydı. Bakıcı teyze, dede, Şule ablaya hiç yüz vermedi. Nerdeyse kucağımdan inmedi. Bende onu kokladım, kokusunu içime çektim bol bol. Kuzucuğum hastaydı. Ertesi gün Salı günü ben işe gitmek zorundayım. Oğluşumun sesi tam gitti. Giderek daha kalınlaşıyordu. İlaç içmeyi seven oğluşum Antibiyotik içmeyi reddediyordu. Sabah bakıcısına hiç gitmek istemedi. Canım Kuzucuğum sen hasta olma, biz olalım.

Hafta sonu Karla uyandık….23 Ocak


Sabah kar yağışı ile uyandık. Oysa hafta sonu için ne kadar da çok planımız vardı. Saat 10.30 gibi Gymboree oyun grubuna katılacaktık. Öncelikli sabah karın yağışını seyrettik. Bir foto koymadan olmaz. Uzun uzun anlattı camdan gördüğü kuşları, yağan kar tanesini, nasıl yağdıklarını vs. İnmek istemedi camdan. Bizde seyrettik karı. Hiç bu kadar izlememiştim kar yağışını.

Bu kadar sözden sonra tanışmak lazım bu soğuk beyaz kütleyle. Hemen babaya sipariş verildi. İşte ne olduysa o anlarda oldu sanırım. Bir kap içerisinde en temizinden kar geldi. Bu arada Kutluay’ın aktarma sevdasından hiç bahsetmemiştim. Bir yerden biryere aktarılacak ne varsa verin o aktarsın. Canım bir kap daha verdim. Karı bir ordan aldı bir oraya koydu (daha doğrusu koymaya çalıştı). Buz eriyince dikkatimiz dağılır gibi oldu ama suyu daha çok sevdiğimiz için olay daha eğlenceli olmaya başlayınca elinden almak zorunda kaldım. Su çok soğuktu. Sanırım o arada bir parça da buzu ağzımıza götürmüşüz bile. Kendime çok kızdım. Yoğun öksürük ertesi gün başladı ama gecede hırıltısı devam etti.
Dışarısı soğuk bugünü evde geçirelim dedik ve Ekin ve Annesinin takı kutusu boyama aktivitesinden esinlendik. İkeadan ham ahşap çerçevelerimizin nezamandır renklenmesi gerekiyordu. Kollarımızı sıvadık. Boyama önlüğümüzde henüz yok. Okul Öncesi Etkinlik Dünyasından gördüğüm poşetten önlük çok işime yaradı. Hemen bir baş ve kollar için delikler kesildi ve Kutluay’a giydirildi.

Öncesi pek anlam veremedi hatta poşetten korktu, giyinmek istemedi. Sanırım beni poşete koyacaklar gibi hıssiyata vardı. Ama anlatınca anladı yada anlamış gibi yaptı. Hemen boyama aktivitesine girişildi. Zaten o saatten sonra ne giyildiğinin ne önemi vardı ki. Parmak, sünger bir de yumurta fırçasını da feda edip aşağıda Kutluay’ın odasına asılmak üzere güzel çerçeveler hazırlandı. İçlerine de ayak ve el baskılarını koymayı planlıyorum. Baba çerçeveleri vernikleyerek daha güzel görünmelerini sağlayacak.

Gerekli malzemeler;

Sünger

Parmak boyası

Boyanması gerekli eşya (ahşap çerçeve, kutu vs)

Poşet (Yeterli büyüklükte)

İstekli bir bebek ve annesi






Hastalık daha kendini göstermeden, akşamında sevgili Burcu’nun önerisiyle Armada Magiclanda gittik. Top havuzuna bayıldı. Bir koşturdu sormayın. Biraz daha büyümesi gerek ama kaydırağı çok sevdi. Çok renkli bir yer. Armadaya çok kez gitmeme rağmen burayı fark etmemiştim. İnsan çocuğu olunca bu tip mekanlara ilgisi gelişiyor.




























Pazar günü geceden hırıltısını fark etmiş ama tam da kestirememiştim bu denli hasta olacağını. Sabah iyiydi. Biraz dışarı çıkmak iyi gelir diye düşündük ve Küçük Tiyatroda şişman kral ile çirkin prensesi seyretmek üzere yola çıktık. Keyifsiz oğlum, oyunun başlamasıyla dışarı çıkmak istedi. Bizde apar topar hemen dışarı çıktık. Bunu hastalığın başlangıcına bağladım. Oysa diğer tiyatro deneyimleri ile bu üç olacaktı. Yerimizde biraz uzaktı sahneye, bu da sebep olabilir. Günümüzü evde geçirmeye karar verdik.
Beraber Annemin tarifi nefis pizza yaptık. Tarif üzerinde biraz pratik değişiklikler yaptım, tadında bir değişme yok. Binumum pizza malzemesi(mantar, domates, biber, sucuk, salam, sosis, kaşar vs. dışında asıl püf noktası hamur üzerine sürülen sos. Denemenizi öneririm nefis. Tarhana çorbası eşliğinde mideye götrüdük.
Sosu için;
Süt
Sıvı yağ
Un
Domates ve biber salçası
Kekik
Tuz
Hamur İçin;
Un
Maya
Su
Tuz



Dediğim gibi pratik değişiklikler; hamuru kendiniz yoğurmanız dışında dışarıdan alınan yuvarlak bazlama ekmeği ikiye kesilir. Üzerine yukarıdaki sos ve diğer malzemeler yerleştirilerek fırına verilir. Ekmeği ve sosu pişmiş olduğu içinde fazla pişirmek gerekmiyor. Üzeride pişince kaşar peyniri eklenir ve mideye götürülür. Çok kısa zamanda lezzetli pizza hazır.

Herkese Afiyet Olsun.

21 Ocak 2010 Perşembe

26 Kasım 2009 Armada


Yılın son günleri Armada Oyun Sokağı yılbaşı etkinliklerine gititk ve yılın tüm enerjisini burda attık. Baba bir yerde ben biryere oğluşumuzu tutabilene aşk olsun. Orası benim burası senin ele avuca sığmadı oğlum. Koştur atla puflara in ufak sandalyelere. Müziğe hiç dayanamayız. Ortamın en küçüğü ama yürüyüş burası benden sorulur edasıyla olunca ezilmesin diye mahfolduk. O pamuk prenses benim bu palyaço senin coştuk valla.

Döktük kurtlarımızı oh be. Böyle koşturmacalı birkaç saat sonrasında arabada uyuya kaldık, fosur fosur.














Pasta Üfleme..


Geçen hafta pazartesi (11 ocak) günü işyerinden bir arkadaşın doğum günü kutlaması için yediğimiz pasta boğazımdan gitmeyince, akşam eve dönüşte oğluşum için mini bir pasta aldım. Mumlarımızı dikdik happy birthday eşliğinde üflemesiini istedik. Önce uff off puff ile sönmedi ama bir kaç denemeden sonra artık oğluşumuz mumlarımızı üfleyerek söndürmeyi öğrendi.

Artık bunu mütemadiyen yapacağız. Hatta bugün bir kutlama yapalım.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Azılarda göründü...

Bu hafta sonu 16 Ocak ve oğluşumuzun azılarının ucu çıkmış. Nerdeyse farkedemeyecektik. Ağrısı sızısı olmasında, çok şükür şimdilik iyi geçiyor.
Daha önceki diş tablosuna göre küçük azılar (4 numara) çıkıyor.

14 Ocak 2010 Perşembe

Duygularımız olgunlaşıyor...

Bir hafta yada birbuçuk haftadır oğluşumuz uzun koridorumuz içinden yanlız geçerken korkmaya başladığını fark ettik. Şöyleki oturma odamız ve mutfak arasında 8,3 m. (ölçtüm)uzunluğunda bir koridorumuz var. Akşamları ben mutfakta baba oturma odasında ise Kutiş yanımıa mutfağa gelme sürecinde oldukça gürültülü geliyor. İlk duyduğumda oldukça şaşırmıştım. Aca ba neoldu diye irkilip koridora yöneldiğimde oğluşum hem tüm gayreti ile koşuyor hemde çığlığı basıyordu. Çok şeker. Aynı şey oturma odasında oynuyorsak baba mutfakta ise oluyor."hadi Kutiş bak baba ne yapıyor "diyorum. İlk önce yöneliyor ama sonra geri dönüyor. Ağzında geveleyerekten kendince anlatıyor koridordan, karanlığından korktuğunu.
Artık oğluşumuz korkuyu biliyor.

Kurban Bayramı ve Mersin

Bayramda Mersin'deydik. Anlatmak bile istemiyorum ama Kutluayım bayram sabahı babamın elinden öpünce beni taklid etti ve oda dedesinin elini öpüp başına koydu. Çok güzeldi. Oğlumuz büyüyor.

Arabasını yanımıza almadık bu sebeple baba mahf oldu. Zaten oğluşumunda arabaya oturası yoktu. Gezim, dolaşayım, keşfedeyim çabası vardı. Evimizin karşısına açılmış büyük alışveriş merkezinde turladık.

Bol bol künefe yedik. Künefe rezervimiz doldu.


13 Ocak 2010 Çarşamba

Bağımsız ilk adımlar

28 Eylülde doğum gününde artık yavaş yavaş adımlar atmaya başlamıştı oğluşum. Ancak elinden tuttuğumuzda adımlar geliyordu. Ekim 10 Erzurum seyahatimizde iyiden iyiye kendi kalkıyor ama fazla dayanamadan geri yerine oturuyordu. Erzurum dönüşü Kutişim bir hafta sonra babaya ve anneye gelmece oyunu ile artık ürkekte olsa bağımsız adımlarını gösterdi bize. Yaklaşık 13. aydan itibaren oğlum artık yürüyor.

12 Ocak 2010 Salı

16 Ay ve 9 günlük artık…..

Zaten 14. ayından itibaren bir şeyleri getirmesini söylediğimizde getiriyordu (tabi canı isterse). Kumandayı istediğimizde getiriyor. Kapıyı kapat diyoruz kapatıyor.
Su istediğinde “bı” diyor. Artık anne o kadar az söylüyor ki hatta söylediği anlaşılmıyor bile. Televizyondan mıdır nedir anlayamıyorum, önceden daha belirgindi anne deyişi. Söylediklerimizi tekrar ediyor, ona seviniyorum.
Kendi mandalinasını kendi soyuyor.
Parmaklarının arasında bulunan mandalina ve emzikten, parmağını gevşeterek emziği verebiliyor.
Artık iyiden iyiye gece maması azaldı. Ancak ben geceleri sütlü bisküvi yaparak sularında vermeye çalışıyorum.
Favorisi battaniye ile anne ve babası tarafından sallanmak. Sallanmak istediğinde anında battaniyesini buluyor ve kafa sallama hareketi ile sallanmak istediğini bize bildiriyor.
Gece emzik emme azaldı ama ara ara uyandığında yastık kenarında gördüğünde emziğini kendisi alıp uyku sersemliği demeden ağzına koyuyor. O hali çok tatlı.
Baş, göz,diş, saç,ağız, eller, ayalar gibi uzuvlarımızı tanıyoruz.
Zaten 14. ayından bu yana sıcak yakar deyince ellerini kendine çekip gözler kocaman olup, off.. deyip korku efekti yapıyor. Elektrikli sobamıza emeklemeye başladığından bu yana hiç yaklaşmadı.
Bir buçuk aydır tüm hayvanlar köpek ona göre. Hav hav hav diyor. Köpek deyince zaten iyiden iyiye havlıyor.
Şu sıralar yanında hapşurduğunda oda ağzını açıyor gözlerini kapatarak taklidini yapıyor.
Eros Ramazotti dinliyor ve dönerek oynuyoruz.
Bu yaz tatilinde İzmir’de müziğe eşlik etmeyi, oynamayı öğrendik. Tempolu sallanıyoruz. Kapı gıcırdısı yetiyor Maşallah.
Tarak, toka eline aldığında ne yapması gerektiğini biliyor. Hemen kafasına doğru yöneltiyor.
Dışardan geldiğimizde montu çıkar diyorum. Oğluşum çıkarmaya çalışıyor ama daha başarılı olamadı o konudaJ
Çorbası sıcak ise beraber üflüyoruz, sonra yiyor.
Daha önceki aylarda yaptığımız yumurta tanıştırma oyununu çok sevmişti. Vıcık vıcık olmuştu yumurtalar. Mütemadiyen buzdolabında yumurta görünce almak istiyor. Yakın zamanda birdaha tekrarlayacağız.
Babaya bilgisayarı açtırıyor sonrada yanından ayrılıyor. Açmayı kapamayı, mousa basmayı ve cd okuyucuyu açmayı öğrendik.
Ben işten geldiğimde merdivenlerin önüne çıkıp beni karşılıyor ama merdivenlere kesinlikle yaklaşmıyor.
Aralık ayında ilk parmak boyasını denedik babayla ama pek sevmedik. Anne ile bir şeyler çizince daha anlamlı geldi.
Oturma odasında bir duvarımız onun boyaması için ayrıldı. Eline kalem alınca sadece o duvarda karalamaya izin verdik. İyimi yaptık kötümü bilemiyorum.
Olabildiğince kendimiz yemeye çalışıyor ve ortalığı batırıyoruz.
12. ayında dede dede diye dolaşıyordu bir aralar.
Artık öpücük de veriyoruz. Muck Muck öpülüyoruz oğluşumuz tarafından.
11.01.2010 günlerden pazartesi aşçımız Sevda’nın doğum günüydü ve işyerinde pasta yedik. Kıyamadım oğluşumda yesin diye mini pasta alıp eve gittim.Mumsuz pasta olurmu? Dedik 3 tanede mum yaktık. Birkaç deneme sonrasında oğluşumuz puffffffff dedi üfledi. Artık mumda üfleyebiliyoruz.

İki Kelime bir arada…

Nezaman iki kelimelik bir cümle kuracak derken bu cumartesi yeni yıla girdiğimiz şu günlerde 02.01.2010 da “Mama bitti” dediJ. Tamam Kutluay yemeyi seven bir çocuk aman Maşallah diyeyim. Bakıcıya verirken bile bak mama var. Mama verecekmiş diye kandırdığımız çocuğumuzun ilk cümlesinin yemeyle ilgili olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Ama buzdolabını açıpta bakarak Mama bitti dediğinde kulaklarımıza inanamadık.
Daha neler duyacak ve göreceğiz. Tatlım benim. Bu günlerde biraz hastayız. Sürekli portakal suyu, ıhlamur takviyesi yapıyoruz.

2010 Yılına girdik….

Canım oğlum geçen sene 4 aylıktı. Kadir, Canan ve oğulları Işık ile yılbaşı gecemizi geçirmiştik. Bu senede onlar bizdeydi. Bir yıl geçti nasıl geçti anlayamadım su gibi aktı sanki. Daha dün gibi hatırlıyorum o günü. Oğluşumuz bütün akşam uyumuştu. Bu yıl büyüdüğünü fark ettik 22:30 gibi uyudu. Yemek yenildi, menümüzde balık vardı. Derken 00:00 oldu bile…ve 2010 yılına girdik.

Herkese hayırlı uğurlu olsun inşallah, bu yıl öncelikle sağlık sonra mutluluk, başarı, huzur ve bol iş getirmesi dileğiyle…

İlk Tiyatro deneyimimiz…..ve PÜR DİKKAT

Geçen Hafta sonu ilk tiyatro denemesi için Ankara Çağdaş Sanat tiyatrosunda keyifli bir Pazar günü geçirdik. Oğluşumuz pür dikkat oyunu izledi. 3 kişiden oluşan oyundaki şarkılar, müzik ve oyunlar ilgisini çekti. Zaman zaman ayakta tempo tuttuk bile. Süperdi canım oğluşum salonun en küçüğüydü ve bileti aldığımız kasadaki bayan “Maşallah nasıl dinledi” diyerek hayretini belirtti ve sonraki oyunlarıda önerdi. 0-3 yaş için yazıyor ama oğluşun ilgisini çekti, zaten bana göre tam bir çocuk oyunu. Şarkılar söylendi, dans edildi, tavsiye ederim. Darısı diğerlerine.


Sanatsal aktivitelere başladık hayırlı olsun.

Yılbaşı Hediyemiz Sahibine Ulaşmış

İzmir’de oturan Sevgili Demet’in kuzusu Deniz’e (22 aylık) hediyemiz ulaşmış. Onlar sevindi biz daha çok sevindik. Oynadıkça bizi hatırla. Demet’in izniyle de fotolarını ekliyorum.

Herkese mutlu yıllar..

1 Yaş Doğum Günü Partimiz

Yaklaşık 1 ay gecikmelide olsa oğluşumuzun doğum gününü 28 Eylül pazar günü kutladık. Babası kazıda olduğu ara süreçleri değerlendirerekten de bir kutlama yapılabilirdi ama bunun üstesinden gelebilirmiydim bilemiyorum. Neyse birçok farklı blogdan doğum günü etkinliklerini titizlikle izledim. Neler yapılabilir. 1 yaş kurabiyesi yada gelecek misafirlere nasıl bir sürpriz yapılabilir diye az kafa yorulmadı. Nasıl bir ortam oluşturayım, pastacı seçenekleri, menü seçenekleri, davetli listesi, kostüm vs. Buarada 1 yaşındaki kuzucuk zaten bir şey anlamaz söylevleride oldu etraftan gerek yok bu kadar abartmaya falan denildi ama ben hatıralarda özel bir gün olarak kalması için küçük bir kutlama yapılmalıydı. Onun içinde farklı kılabilmek için günü; etrafında çocukların olması şarttı.
Pasta siparişimiz gidip modelini bile beğendiğim Çukurambar Deniz Kızı yerine caddemizdeki “Pastacı” verildi. Süslemeler için el emeği göz nuru babamız üstlendi ve başarıyla tamamlandı. Süper oldu diyebiliriz. Benimde katkılarım olmadı değil yani. Akşamdan tüm detay yazı ve süslemeler tamamdı. Pasta hazırdı diğer yiyeceklerde misafirlerin gelme saatine kadar tamam olacaktı. Bana göre menüdeki tek eksik kurabiyeydiJOnada güvenemeyip, yapma cesaretini gösteremedim.
Gelen bebişleri elleri boş yollamamak için yine el emeği küçük kalpciklerde verilmek üzere hazırdı.
Doğumgünü boyunca bir oyuncak alışverişi sürdü gitti. En mutsuz olanda oğluşum oldu. Bütün oyuncakları ortak paylaşıma açılmıştı. Birinden birini kurtarsa, diğerini bir başkası alıyordu. Zavallı oğlum, aslanlar gibi mücadele etti oyuncaklarını vermemek için ama….Yinede centilmen davrandı kimseye kaba kuvvet uygulamadı canım benim.
Hayatımın gülen yüzü, SENİ ÇOK SEVİYORUZ, İYİKİ VARSIN, İYİKİ DOĞDUN.

15. Ay Doktor Kontrolü

Her şeyden parça parça. Hiçbir yazıyı tam zamanında yazamadığım için geriden şimdi telafi etmek için her konuda bir şeyler yazmak istiyorum. Geç olsun güç olmasın mantığı ile…
Aralık 3 Perşembe günü işten iznimizi aldık, oğluşumuz 15 ay kontrolüne götürmek üzere sabahtan yola çıktık. Kafamızdaki tüm sorulara yanıt bulacaktık. Hafta sonları dışında sabah saatlerinde beraber olmak güzeldi. Yaygın domuz gribi vakaları olması sebebiyle oldukça tedirgindik. Kutluay şimdiye kadar hiçbir doktor kontrolünde olmadığı kadar huysuzdu.Aşımız yoktu ama doktor ablanın kendisine dokunmasını hiç istemedi. Dokundukçada bağırdı. Anlam veremediğim bir huysuzluk vardı. Nekadar anlatmaya da çalıştıysak olmadı ve kontrol sonuna kadar ağlamaya devam etti. Kilo 1190 gram boyu 78 cm. Kilo alımı iyiymiş. Bacağındaki siyah beninde değişiklik olması durumunda acil gelmemiz önerildi ve domuz gribi aşısının da yapılmasını da önerdiler. Bu konuda hala kararsızım.



Yürüyüşü konusunda tedirginliklerimizi belirttik. Paytak paytak olması, ayak atışı vs. Kalça çıkıklığı kontrolü yapılmıştı. Onada tekrar bakıldı bir problem yok görünüyor ancak yinede 1 ay sonra sıkıntınız devam ederse gelebilirsiniz denildi. Umarım yok bir şeyi, paytak oğlum benim, seni çok seviyorum.


Yüzünden gülücükler eksik olmasın canım benim.